İnnehum fi külli vadin yehiymün [189]

"Vadi" ve "gezme/dolaşma"nın zikredilmesinde; şairle­rin, sözün her çeşidine dalmalarına, gelişigüzel (şeyler söy­lemelerine), mantığı dengede tutmaya özen göstermemele­rine ve maksud'un sınırlarına itibar etmemelerine dair tem­sil vardır. Öyle ki insanların korkağını kahramanına, pinti­sini cömerdine tercih ederler ve iyiyi zann altında bırakır­lar, müttakiyi fasık (gibi) gösterirler. [190] ... Yani (sözün) her şekil ve türüne dalarak kaybolup gi­derler. Bir yermeye başlarlar bir övmeye... Kutebi’den şöyle dediği rivayet edilmiş: Sözün bütün vadilerinde dolaşırlar, hayvanların başını alıp hedefsizce gitmeleri gibi her yola/yol­da giderler. Şu da denmiştir: Nereye gideceğini bilmeyerek başını alıp gittiği zaman; "adam ve(ya) deve gitti/dolaştı (hame)" denir. Tıpkı bunun gibi şair de sözüne başlar, nerede bitireceğini bilmez. [191] Vadi; mezheb, üslub gibi yollar/metodlar için istiare ola­rak kullanılır. "Falanca, senin vadinden başka bir vadidedir." denir. (Allah), "Elemtere ennehüm fi külli vadin yehiymün" demiş. Bu, onların; medh, hiciv, cedel ve gazel gibi söz sanatları(nı kullanmasıdır). [192] Hâme fi vidyân (vadilerde gezdi) deyimi, pek çok müfessirin belirttiği gibi, sözcüklerle ve hayallerle (ya da düşün­celerle) belli bir gerçeklik fikrine bağlı olmadan, amaçsız ve çoğu zaman da tutarsız bir biçimde oynamak anlamında kullanılmaktadır. Yukarıdaki anlam örgüsü içinde bu de­yim, bütün iç tutarsızlıklardan uzak olan Kur'an'ın mü­kemmeliyeti yanında şairlerin ortaya koydukları şeylerin tutarsızlığına, güvenilmezliğine dikkat çekmek üzere kulla­nılmaktadır. [193] Yani düşünce ve sözlerinde hiçbir model tanımazlar, her vadide başıboş gezinir dururlar. Her yeni dürtü, bunda ger­çek payı var mı, yok mu diye düşünmeden kendilerini yeni bir konuda söz söylemeye iter. Bir anlık bir dürtüyle akıllı ve bilgece sözler söylerler, bir başka dürtüyle bu defa kirli ve adi duyguları terennüme başlarlar. Birinden hoşnut ol­dukları zaman hemen onun hakkında abartmalı övgülerde bulunurlar; bir de birine gücendikleri zaman, onu da yerin dibine batırırlar. Birinden çıkarları varsa, cimri birini cö­mert birine ve korkağı yiğide tercih etmekte bir tereddüt göstermezler. Buna karşılık, memnun olmadıkları kişinin karakterini lekelemede, kendisini ve atalarını alaya almada tereddüt göstermezler. [194] "Fi külli vadin yehiymün" güzel bir istiare-i temsiliyye vardır. Yüce Allah onların doğru yoldan ayrılmalarını, öv­me ve yermede aşırı gitmelerini, çölde nereye gittiğini bil­meyen şaşkın kimseye benzetti. Bu, istiarelerin en güzelle­rindendir. [195] Görüldüğü gibi, konumuzu teşkil eden ifade mecazi bir kullanıma sahiptir ve işin erbabı tarafından bu gerçek gözardı edilmemiştir. Müfessirlerin bu ifade için öngördükle­ri mecazi karşılıkları şu şekilde özetlemek mümkündür: a) Gelişigüzel konuşmaları b) Konuşmalarını mantıki bir düz­leme oturtmamaları c) İleri geri konuşmaları d) Atıp tutma­ları e) Hakikati gözardı ederek değerlendirmelerinde ölçü­yü kaçırıp aşırılığa saplanmaları f) Amaçsız ve tutarsız sözler sarfetmeleri vs. Türkçe Kur'an çevirilerine baktığımızda; mezkur ifade­nin -genellikle- mecazi anlamından uzak bir şekilde tercüme edildiğini görüyoruz. Elmalı: .. .bunlar her vadide hayran olurlar. Şairler eğri-doğru, iyi ve kötü her konuya dalar, her va­dide otlar ve ifadede ne denli hayret ve şiddetli arzulara dalar­sa o kadar etkili olacağından, her telden çalmak için iyi ve kö­tü her vadide mest olmuşçasına dolaşırlar. Çantay: Onların her vadide hakiykaten ifrata (mübalağa­ya) düşegeldiklerini ... "Müfredat-ı Rağıb". Maksadsız, gayesiz, yüzükoyun git­tiklerini.[196] Boş ve faidesiz her vadiye daldıklarını "İbn-i Abbas radıyallahu anhuma". Şerefleri, izzet-i nefisleri hetk ettiklerini, soya sapa kadar söğdüklerini, medhe layık ol­mayanları övdüklerini[197] Zira başlangıçlarının çoğu hakıykatı olmayan hayallerden ibarettir. Kelimelerinde galib olan karakter nesebe, şerefe sövmek, batıl ile böbürlenmek, medhe layık olmayanlara dalkavukluk etmek, bu hususta ifra­ta, mübalağaya düşmekdir.[198] D.İ.B., Atay: Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıkları­nı ... Bilmen: ... onlar her vadide şaşkıncasına yürür dururlar. Yavuz: ... her yöne meyleder ve boş şeylere dalarlar. Davudoğlu: ... onlar her vadide şaşkın olarak dolaşırlar. Ateş: ... (nasıl) her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar? Bulaç: ... onlar, her bir vadide vehmedip durmaktadırlar. T.D.V.: Onların her vadide başıboş dolaştıklarını... Y. Öztürk: ... her vadide şaşkın - tutkun dolaşırlar. A. Öztürk: Onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar. Koçyiğit: ... her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar. Hizmetli: Onların boş işlerle uğraşarak vehmedip durduk­larını ... Varol: Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaşmakta ol­duklarını ... Piriş: ... onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar. Merhum Çantay'ın, tercümesini oldukça zengin ve gü­venilir dipnotlarla süslemesi, ayetin anlamı üzerindeki sis perdelerini aralamakta ve okuyucunun kastedilen mecazi anlamı algılamasına yeterli derecede yardımcı olmaktadır. Elmalı'nın meali için de buna yakın şeyler söylemek müm­kündür. Bunların dışında Yavuz ve Hizmetli’nin az da olsa mecazi anlamı ayetin doğrudan tercümesine yansıttıklarım görüyoruz. Fakat bunun yeterli olduğunu söylemek doğru değildir. Diğer meallerde ise ayetin deyimsel yönüyle ilgili en ufak bir emare dahi mevcut değildir. Zira bunlar "vadi" ve "dolaşma/gezme" kelimelerinin daha çok somut anlamları­nı ön plana çıkarmışlar. Mütercimlerin mezkur ifadenin lafzi anlamı dışında kullanıldığını ve deyimselleştirildiğini anlayamadıklarını düşünmek istemiyoruz. Olsa olsa bu ifa­denin mecazi anlamıyla kullanıldığının çok açık olduğu fikrinden hareketle ve okuyucunun da bunu fark edeceği düşüncesiyle malumu ilam etmeye gerek duymamışlardır, kanaatindeyiz ki bizce böyle bir tavır, oldukça hassas bir konunun, en azından bazı insanlar tarafından yanlış anla­şılması ihtimalini barındırdığı için hatalıdır. Biz ifadenin daha anlaşılabilir kılınması için aşağıdaki alternatifleri değerlendirmenin faydalı olacağını umuyoruz: - Onlar sözün her çeşidine dalarlar. - Atıp tutarlar, ileri geri konuşurlar. - Gelişigüzel konuşurlar. - Amaçsız ve tutarsız sözler sarf ederler. - Ölçüyü kaçırıp aşırılığa saplanırlar, vb. Örnek: Görmez misin onlar ileri geri/ölçüyü kaçırıp aşırılığa saplanarak konuşurlar.[199]


16.02.2009 tarihinden beri 3623 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 08:42